|
||||||||
A'dan Z'ye Tasavvuf Gerçeği 81.Bölüm | ||||||||
|
||||||||
UYDURULAN İSLAM Haberi | ||||||||
![]() |
||||||||
"HİCRİ 6. YÜZYILDA TASAVVUF!
Işıkçılığın kurucusu Şahabettin Sühreverdi (1153-1191)’dir, öteki Sühreverdi’lerden ayırmak için, Öldürülmüş (Maktul) Sühreverdi adıyla anılmaktadır. Henüz otuz üç yaşındayken, Halep’te Selahattin Eyyubi’nin buyruğuyla öldürülmüştür.
-Gerçekte o da Tasavvuf yolunun yolcularındandır. Ama Bâtıniler gibi, sözcüklerin gizli anlamlarını aramıyor. O, bir düşünce adamıdır. Gerçeğe, sözcük yorumlayarak değil, düşüncesini yoğunlaştırarak varmaya çalışmaktadır. Bunun için de, Tasavvufun sadece yönteminden yararlanıyor (Mükaşefe yöntemi). -Ona göre felsefe, bir sezgi işidir (İlham vahi, hads). -Felsefe yapmak, Peygamberlik yapmak demektir. -İnsan, özvarlığını (Nefsini) eğiterek, yavaş yavaş ve basamak basamak Işığa doğru yükselir. -İnsan Işığa yaklaştıkça, Işığın aydınlığı artar. -Sezgi yoluna bir kez girildi mi, gittikçe güçlenir insan. -Her basamağın aydınlığı, insanı, bir yukardaki basamağın aydınlığına çeker. Böylelikle, Işıklar Işığının (Nur-ül-envar, Tanrı) her anlamı kapsayan büyük aydınlığına ulaşılır. -Gerçek felsefe, mantık oyunlarına başvurmak değil, böylesine bir sezgi merdivenine tırmanabilmektir. -Anlamlar âlemi (Âlem-i mana), sözcüklerle anlatılamaz ve mantık oyunlarıyla tanıtlanamaz. İnsanlar, ona, bir başlarına ulaşabilirler. Felsefe, onlara, sadece bu yolu göstermekte yardımcı olabilir.
-Bütün cisimler gibi beden de yoğun bir karanlıktır. Bu karanlık, Işığa doğru yükseldikçe yoğunluğu erimeye başlar. Sonunda büsbütün aydınlanır, Işık âlemine girer. Bedenler ruh ayrılığı, sanıldığı gibi, bir öz ayrılığı değil, bir derece ayrılığıdır.
-Platon’a göre cisimler gerçek varlıklar değildir, gerçek olan o cisimlerin ideleridir (soyut kavramlarıdır). Sühreverdi’ye göre ruhlar da, cisimler de gerçektirler. Bunların arasında özde bir ayrılık yoktur. Ruh, tasarlanmış bir kavram, bir ide değil; cismin aydınlanmasıdır.
-Ruh, bedenin eğitilmişidir. Yirminci yaşımız, yirminci yaşa vardığından ötürü onuncu yaşımızı ortada bulamaz ki onunla kavgaya tutuşsun. Zerdüşt’e göre karanlık, ışıktan koptuğu halde, aynı özden gelen bir düşmandı. Evrense ışıkla karanlığın savaş alanıydı. İnsanlar, bu savaşa, ışığa yardımcı olarak katılmalıydılar. Aksakallı budalalar, genç düşünürümüzü buralardan yakalayıp fitnelemiş olsalar gerektir. Oysa açık kapı bırakmamak için elinden geleni yapmaktadır.
Neue Welt |
||||||||
|
||||||||
| ||||||||
Etiketler: A'dan, Z'ye, Tasavvuf, Gerçeği, 81.Bölüm, |
|